Er, Türkiye´nin fiziki sermaye açısından zengin bir ülke olmadığına, buna rağmen genç nüfusu ile önemli bir potansiyeli bulunduğuna dikkati çekti.
Er, 25 yaş altı nüfusun toplam nüfusa oranının yüzde 40´a tekabül ettiğini ifade ederek, "Eğitim ekonomisi disiplini alanında çalışanlar böylesine bir durumu kalkınma için fırsat eşiği olarak değerlendiriyorlar. Bunun fırsata dönüşebilmesi birtakım koşullara bağlı.
O koşullarda bu genç nüfusun üretimin içerisinde olması için bilgi ve beceriyle donatmayı gerekli kılıyor. Toplumun yararına işe yarar hale gelmesi bu kitlenin nitelikli bir eğitimden geçmesiyle mümkün.
Üstün yetenekli çocukların eğitimden geçmesinin sorumluluğunun bilincinde olduklarına değinen Er, şöyle devam etti: "Üstün yetenekli çocuklar toplumun potansiyel zenginliğidir.
Bu potansiyeli açığa çıkarmak gerekiyor. Bunun için bu çocukları var olan programlara uydurmak yerine bu çocukların kendine özgü yeteneklerine ve ihtiyaçlarına uygun programlarla karşı karşıya getirmek zorundayız.
Üstün yetenek dediğimiz şey kalıtımla gelmekle beraber çevresel faktörler ve eğitimle geliştirilebilir özelliklerdir. Bunun sonucunda çıkacak fayda toplumun yararınadır.
Bu çocuklar normal akranlarıyla eğitim görüyor ve onun dışında bir takım maliyetler üstlenilip eğitim veriyor. Aslında onlara sağlanan imkân doğrudan bu çocuklara olmakla beraber kendi toplumumuz sunduğumuz bir imtiyaz. Böylesine bir maliyeti üstlenmemizin nedeni buradan elde edilecek katma değerin toplumsal faydası içindir.
Bakanlık olarak özel, kamu ve sivil toplum kuruluşlarıyla her zaman iş birliği içerisinde olduklarını da vurgulayan Er, "Ülke genelinde 136 Bilim ve Sanat Merkezinde 2 bin 137 öğretmen ile 43 bin üstün yetenekli çocuğa hizmet veriyoruz.
Konuşmaların ardından Zekâ Gücü Yazılım ve Programlama Laboratuvarı´nın açılışını yapıldı.