Politika Servisi
Yargıtay’ın Can Atalay’ı tahliye etmemesi ve Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasının ardından görünür hale gelen yargıdaki kriz başkanlık sistemine geçildiğinden beri yaşanan en büyük kriz oldu. Ancak yargı krizi bununla başlamadı. İstanbul Anadolu Adliyesi Başsavcısı İsmail Uçar’ın adliyede görev alan hakimleri şikayet etmesiyle başlayan süreç krizin ilk yansıması olarak ortaya çıktı. İktidarın gölgesi altına sokulan yargıdaki kriz ve çürüme her geçen gün büyüyor. Anadolu Adliyesi’nde ortaya çıkan rüşvet çarkının yankıları sürerken MİT’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunduğu raporda adliyedeki yolsuzlukları anlatan haberler nedeniyle Tolga Şardan tutuklandı, haberlere peş peşe erişim engeli getirildi. AKP ve MHP’ye yakın isimler mahkemelere doğrudan müdahale eder hale geldi. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kararına rağmen TİP Milletvekili Can Atalay serbest bırakılmazken, Yargıtay, yetkisi olmadığı halde AYM’nin kararını çiğneyerek AYM üyeleri hakkında suç duyurunda bulunuyor. Bir yandan yeni Anayasa tartışmasını sürdüren iktidar, AYM’nin yetkilerini budayarak yargıyı daha fazla tahakküm altına almaya çalışıyor. Kurumların içi hızla boşaltılırken yargıdaki çöküş de tüm hızıyla devam ediyor. Son birkaç haftada yaşananları hatırlatalım:
"İKTİDAR KRİZİ FIRSAT GÖRDÜ"
Yargıtay’ın Can Atalay kararı ardından ortaya çıkan yargı krizine ilişkin önceki gün AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AYM’nin yapısını hedef almasından sonra Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da konuya dahil oldu. Tunç, konuya ilişkin yaptığı açıklamada AYM’nin yargılama usulleri ile ilgili kanunda değişiklik yapılabileceğini ve yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu, aksi takdirde başka yargı krizlerinin çıkabileceğini ifade etti. Tunç şunları aktardı: “Vatandaşlarımız Avrupa mahkemelerine gitmeden kendi mahkemelerine başvurması için reform sayılacak uygulamayı başlattık. Anayasa Mahkemesi’nde 130 bin bireysel başvuru var. Buna bakacak üye sayısı 15. Zamanında ve sağlıklı sonuçlandırması mümkün mü?" Erdoğan ve Tunç’un açıklamalarına ilişkin BirGün’e konuşan Doç. Dr. Tolga Şirin iktidarın krizi anayasa değişikliği için bir araç haline getirdiğini vurguladı. Şirin, “Bu, Anayasal hüküm ve mevzuatın istismar edildiği anlamına geliyor” dedi.
AYM POLİTİK ÖZNE OLDU
Şirin şunları aktardı: “AYM Kanunu’nda bazı değişiklikler yapılacaktır ancak bunların Anayasa’ya uyması gerekiyor. AYM’yi etkili bir yol olmaktan çıkaracak değişiklik, Anayasa’ya aykırı olacaktır. Dolayısıyla AYM tarafından iptal edilebilir bir düzenleme olacaktır. Anayasa’ya aykırılık şaşırılmayacak bir hale geldi. Bu tartışma da son parçası. AYM politik gündemin bir öznesi haline geldi. Üyelerin hepsi Cumhurbaşkanı tarafından atandı. Fakat tümü şu anki Cumhurbaşkanı tarafından atanmadı. AKP’nin kendi içindeki gerilimin bir uzantısı gibi bu tartışmalar. Çünkü üyelerin bir kısmı AKP’nin bugünkü durumunda olmayan üyelerden oluşuyor ve Abdullah Gül’ün atamaları. Bugünkü AKP ile dönemin koşulları farklı olduğu için arada bir gerilim olduğu varsayılıyor.” Anayasa tartışmalarının yalnızca AKP ile sınırlı kalmayıp ittifak ortağı MHP için de uzun süredir tartışma maddesi olduğunu ifade eden Şirin şöyle devam etti: “2024 yılında yeni üye atamaları ve başkan seçimi yapılacak. Dolayısıyla bu yönüyle AYM’nin yapısı değişecek. 2024 yılının tamamen yerel seçim ve Anayasa Mahkemesi gündemi ile geçeceğini düşünüyorum. O tartışmalara hazırlık olarak, Anayasa değişikliğinin altyapısını hazırlıyor AKP. Politik muhalefet zinde olmazsa, AKP bu gündemden galip olarak çıkabilir. Muhalefetin daha örgütlü olması bağlamında bu mümkün olmayacaktır. Bu noktada iktidardan çık muhalefetin ne yapıp ne yapmayacağına bakmak gerek. MHP bir süredir genel başkan düzeyinde AYM’ye sürekli olarak karşı çıkıyor. Özellikle siyasi parti kapatma davalarında bu tartışma daha ön plandaydı. Farklı bağlamlarda da çıkışları vardı. Konu yalnızca AKP ile ilişkili olmadığı kanısındayım.”
ÇETİNKAYA VAKASI
Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu, dünkü yazısında yargıda yaşanan krizin ardından bürokraside pek çok isimle yakın ilişkisi olan Abdullah Çetinkaya ismine dikkati çekti. Terkoğlu, Abdullah Çetinkaya’nın Ankara Balgat Cevizlidere’de bir ofisine valilerin, milletvekillerin, bakanlık müfettişlerinin, bürokratların yanı sıra yargının kritik isimlerinin buluşma mekânı olduğunu yazdı. Terkoğlu, yazısında, Çetinkaya’nın Urfa’nın yerel haberlerinde ‘işadamı’ diye söz edildiğini özgeçmişinde önce imam hatip daha sonra inşaat mühendisliğinden mezun olduğu yazıldığı ancak 1991 yılında Diyanet’te göreve başladığını aktardı. Çetinkaya’nın geçen yıl emekli olana kadar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda çalıştığını ifade eden Terkoğlu, yazısında şunlara yer verdi: "Molla Mustafa Çetinkaya’nın oğlu olarak kendisini “şeyh çocuğu” olarak tanıtıyor. Menzil’in sofileriyle yakın görünüyor. Siyasi görüşü önce AKP’li gibi şekillendi. Hatta Bursa’da AKP’den aday adayı oldu. Ancak değişen siyasi dengelerle siyasete MHP’de devam etti. Yakın olduğu MHP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Özyavuz’un çabalarıyla, 2019 seçimlerinde, Çetinkaya’ya Urfa belediye adaylığı götürüldüğü haberlerde yer aldı. İttifak nedeniyle olmadı. Kimi Yargıtay üyeleriyle tatile çıkıyor, birlikte tribünde maç izliyor."
MİT RAPORU
‘‘MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu ‘yargı raporu’nda neler var?" başlıklı yazısı nedeniyle "Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçundan T24 yazarı gazeteci Tolga Şardan gözaltına alınıp savcılık sorgusunun ardından tutuklandı. Silivri Cezaevi’nde bulunan Şardan daha sonra “yurt dışına çıkmamak” şartıyla serbest bırakıldı. Şardan yazısında Erdoğan’a sunulduğu ve yargıdaki yolsuzluk iddiaları konusunda tespitler içerdiği belirtilen bir raporu haberleştirmişti. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada habere konu böyle bir raporun olmadığını iddia etti.
BirGün Gazetesi