Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ByLock kullanmak, Bank Asya’da hesabı olması suçlamasıyla ve gizli bir tanığın ifadesiyle mahkum olan öğretmen Yüksel Yalçınkaya'nın açtığı davada Türkiye’nin insan hakları ihlalinde bulunduğuna hükmetti. Euronews'a konuşan hukukçular, söz konusu kararı değerlendirdi. 

'ADALET SİSTEMİ GEREKTİĞİ GİBİ ÇALIŞMIYOR'

Davacının avukatı Johan Heymans, AİHM’in bunun sadece Yalçınkaya ile ilgili değil, tüm Türk adalet sistemiyle ilgili bir durum olduğunu ortaya koyduğunu söyledi. Binlerce insanın bu durumdan muzdarip olduğunu ve mahkeme önünde hala 8 bin 500 civarında Bylock dosyası bulunduğunu belirten Heymans, yüz binlerce insanın bu ihlalden mağdur olduğuna dikkat çekti. Heymans, bu kararın ayrıca 'Türk adalet sisteminin gerektiği gibi çalışmadığına' ve bu sorunu ele alması gerektiğine işaret ettiğini söyledi.

Heymans, kararla ilgili şu görüşleri dile getirdi:

“AİHM, bu kadar uzun süren bu davada ilk kez Türkiye'nin bu konuyu ele alması gerektiğine dikkat çekiyor. Türkiye bu karara karşı direnecektir ancak AİHM'in kararı bu şekilde kalmayacak. Bu karar Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından da denetlenecek. Bu karar Türkiye'de bu durumdan muzdarip olanlar için de bazı imkanlar sunuyor. Mahkemeye göre Bylock uygulamasını indirmenin doğrudan bir suç teşkil ettiği varsayımı da kabul edilemez. Bu karar, Türkiye'de mevcut davaların yeniden görülmesi konusunda bazı yeni gelişmeler ortaya koyuyor. Yani AİHM bu konuda çok açık bir tutum sergiledi."

'KARAR KESİNLİKLE BAĞLAYICI'

Avukat Doğan Erkan ise Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 46. maddesine göre bu kararın kesinlikle bağlayıcı olduğunu belirterek, "Bireysel başvurularda karar, hakları ihlal edilen birey üzerinden verilmiş görünse de, kanunilik ve adil yargılanma hakkı ihlali tespitleri benzer davalarda emsal ve uygulanır olmalıdır. yerel mahkemelerin ve Yargıtayın bir fiili direnişi olması durumunda yurttaşlar Anayasa Mahkemesi'ne pilot başvuru yapabilirler" dedi.

'AİHM ARTIK HUKUKSUZ YARGILAMALARA SON VERİN DİYOR'

DEVA Partisi kurucusu hukukçu kökenli milletvekili Mustafa Yeneroğlu ise AİHM’in mesajının gayet açık olduğunu belirterek, "AİHM, artık hukuka dönün ve hukuksuz şekilde yapılan yargılamalara son verin diyor" dedi.

Yeneroğlu, konuyla ilgili şunları söyledi: "AİHM’in Yalçınkaya Büyük Daire kararı; Bylock kullanımı, Bank Asya hesabının olması ve sendika üyeliği gibi gerekçelerle yapılan silahlı terör örgütü yargılamasında adil yargılanma hakkı, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi ile toplantı ve dernek kurma hakkının ihlal edildiğine hükmedilmesi bakımından oldukça önemlidir. Kararla yıllardır dile getirdiğimiz büyük hukuksuzluklar adeta özetlenmiş ve bu hukuksuzlukları devam ettirmekte direten hükümete hukuk devletinin en temel ilkeleri tekrar hatırlatılmıştır.  AİHM’in mesajı gayet açıktır: Artık hukuka dönün ve hukuksuz şekilde yapılan yargılamalara son verin."

Mahkemeye göre, terör mevzuatı kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma suçunun tanımı özel bilgi ve kasıt gerektirmekte olduğunu kaydeden Yeneroğlu, "Özellikle, “Bir bireyin faaliyetlerinin sürekliliği, çeşitliliği ve yoğunluğuna dayalı olarak" örgütle “organik bir bağ" olduğu kanıtlanmalı ve "bir kişi ... örgütün suç işleyen [veya] suç işlemeyi amaçlayan bir örgüt olduğunu bilmeli” ve "bu amacın gerçekleştirilmesi için özel bir kasta sahip olmalıdır”. Ayrıca, silahlı terör örgütüne üyelikten mahkûmiyet ancak sanığın “örgütün hiyerarşik yapısı içinde bilerek ve isteyerek hareket ettiğinin ve örgütün amaçlarını benimsediğinin” kanıtlanması halinde söz konusu olabilir." ifadesini kullandı.

'HUKUKUN TEMEL İLKELERİ YILLARDIR GÖZ ARDI EDİLDİ'

Yeneroğlu, 2021 yılında yayımladığı “Hukuksuzluğun Sıradanlaşması: Silahlı Terör Örgütü Üyeliği Yargılamaları” raporu ile bu hususları ayrıntılı olarak incelediğini, mahkemenin kararında belirttiği hukuksuzluklara dikkat çektiğini ve iktidarı bu hukuksuzluklara son vermeye davet ettiğini söyledi.

DEVA kurucusu, "Bu sözler iktidar tarafından duyulmadığı için hem AİHM kararını beklememiz hem de 7 yıl gibi uzun bir süre bu hukuksuzlukların devam ettirilmesi gerçekten kahredici. Siyasi baskının bir tezahürü olarak mahkemeler de aslında herkesçe malum olan ceza hukukunun temel ilkelerini yıllardır göz ardı etti. İlk derece mahkemeleri, Yargıtay ve AYM arasında dahi delillerle ilgili henüz bir içtihat birliği bulunmuyor" dedi. (DIŞ HABERLER)

Gazete Duvar